Alternatif yakıtlar, CO₂ (karbondioksit) emisyonlarını azaltmak amacıyla giderek daha fazla sunuluyor. DLG Test Merkezi, Valtra Q285 traktörünü HVO (hidrojenle işlenmiş bitkisel yağ) ve standart dizel ile test ediyor ve sonuçları ölçüyor.
DLG mühendisi Martin Hanstein ve Valtra uzmanı Jens Wohlers, bu karşılaştırmanın sonuçlarını ilk kez Deluta 2024 fuarında sunuyor. DLG’nin Powermix testi, gerçekçi koşullar altında tamamen tekrarlanabilir sonuçlar sunuyor. Bu noktada dinamometre devreye giriyor. Valtra, bu avantajı kullanarak DLG ile birlikte iki yakıt türünü karşılaştırıyor: Sentetik olarak üretilmiş HVO ve güncel standartlara uygun B7 dizel. Üretim sürecinde karbon ayak izinin hesaplanması ve değerlendirilmesi, pek çok şirketin ya planladığı ya da uygulamaya geçirdiği bir konu olarak öne çıkıyor. Gidişat, daha fazla şeffaflık, emisyonların azaltılması ve sürdürülebilir üretim yönünde ilerliyor. Traktörlerin CO₂ salımı da bu bilanço açısından ayarlanıyor. Kaynaklarla ilgilenmek ve tasarruf imkanlarını değerlendirmek önem kazanıyor. Bu noktada HVO gibi sentetik yakıtlar, işletme dengesini iyileştirmek için pratik bir çözüm sunuyor.

Tüketime geçmeden önce HVO, dizel ve saf biyodizelin bazı temel özelliklerini inceliyoruz. Özellikle tüketim ölçümlerinde yakıt yoğunluğu ve ısıl değer büyük önem taşıyor. Litre/saat (hacim bazlı) tüketime bakıldığında, dizel daha avantajlı görünüyor çünkü geleneksel dizelin yoğunluğu HVO’ya göre daha yüksek. Bu da litre başına daha fazla enerji içerdiği anlamına geliyor. Ancak kilogram/saat (kütle bazında) değerlendirildiğinde, HVO daha iyi performans gösteriyor (bkz. “HVO’nun Dizel ve Biyodizel ile Karşılaştırması” tablosu).

Daha kolay tutuşma
HVO’nun setan sayısı, dizel ve biyodizele göre daha yüksek. Bu durum, HVO’nun daha çabuk tutuşmasını ve motorun düşük sıcaklıklarda daha kolay çalışmasını sağlıyor. Biyodizel karışımı içermemesi sayesinde HVO’nun depolama kararlılığı hem B7 dizelden hem de saf biyodizelden daha iyi sonuç veriyor. Mikroorganizmalar HVO’da neredeyse hiç yaşamıyor; bu yüzden HVO kullanan tanklarda “dizel mikrobu” oluşmuyor. HVO, katkı maddesi eklenmeden -40 °C’ye kadar güvenle depolanıyor. Ancak hidrojenle işleme süreci daha fazla enerji gerektiriyor. Bu nedenle üreticiler, HVO üretiminde mümkün olduğunca “yeşil” hidrojen kullanmaya çalışıyor. Kullanılan ham maddeler sınırlı kaynaklardan geliyor ve hayvan yemi, kozmetik gibi diğer alanlarla rekabet ediyor. Özellikle palm yağı türevlerinin kullanımı çevresel ve etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Yine de HVO’nun kimyasal saflığı ve dayanıklılığı büyük avantaj sağlıyor. Depolama sırasında bozulma riski bulunmuyor.

Depola ve kullan
Valtra Q285, pratik kullanımda HVO gibi sentetik yakıtlarla sorunsuz çalışıyor ve traktörlerini bu yakıtlara uygun şekilde onaylıyor. Şirket, tüm modellerinde HVO kullanımına izin veriyor. Yakıt deposundan enjektör sistemine, yanma odasından egzoz sonrası arıtım sistemine kadar tüm bileşenler aynı kalıyor. HVO’nun dizelle karıştırılması da teknik olarak sorun yaratmıyor. Buna karşılık bazı üreticiler, yakıt türleri arasında sürekli geçiş yapılmasına karşı uyarıyor. Çünkü sistemdeki kauçuk contalar farklı yakıt türlerine göre farklı genleşiyor.

Powermix testleri ve sonuçlar
Powermix testlerinde, Valtra Q285’in her iki yakıtla da PTO (kuvvet çıkışı) üzerindeki maksimum gücü ölçülüyor. 210 kW / 285 PS güç üreten 7,4 litrelik 6 silindirli AgcoPower motor, gerektiğinde ekstra 14 kW / 20 PS “boost” gücü sağlıyor. B7 dizel ile PTO’da ulaşılan güç 181 kW / 246 PS olurken, Neste üretimi HVO ile 180,4 kW / 245,3 PS elde ediliyor. Boost açıkken fark daha da azalıyor: Dizelle 191 kW, HVO ile 190,3 kW. AdBlue tüketimi de neredeyse aynı: 4,31 kg/h (dizel) ve 4,26 kg/h (HVO).

Test standında tüketim ölçümü
Karşılaştırmanın gerçek etkisini görmek için Valtra Q serisi (donanım olarak Massey Ferguson 8S ile neredeyse aynı) dinamometre test standında test ediliyor. Powermix testi, 12 farklı tarla döngüsünü simüle ederek çeşitli yükleme koşullarında motoru test ediyor. Traktörün çekiş gücü, PTO gücü ve hidrolik gücü eş zamanlı ölçülüyor.

Sonuçlar net: Tüm döngülerde HVO’nun kg/h bazındaki tüketimi dizelden düşük çıkıyor. Bu, aslında beklenen bir durum çünkü HVO’nun kütle bazında enerji değeri daha yüksek. Tasarruf oranı %3-4 seviyesinde. Ancak litre/saat açısından değerlendirildiğinde, HVO’nun tüketimi yaklaşık %3 daha fazla oluyor. Bu fark yalnızca yakıtların yoğunluğu ve enerji içeriğinden kaynaklanıyor. HVO’nun enerji içeriği 44 MJ/kg (12,2 kWh/kg veya 9,6 kWh/l), dizelin ise 43 MJ/kg (11,9 kWh/kg veya 9,9 kWh/l). Tarım sektöründe hâlâ litre/saat tüketimi daha önemli kabul ediliyor çünkü akaryakıt satıcıları fiyatlandırmayı litre üzerinden yapıyor. Üstelik HVO, dizelden 15-20 cent daha pahalı olduğunda bu fark maliyeti daha da artırıyor.
Daha yüksek verim
HVO kullanımının motora etkisi küçük ama net şekilde hissediliyor. DLG ölçümlerine göre, motorun verimi HVO ile %1’e kadar artış gösteriyor. Uzmanlar bu farkı HVO’nun yüksek setan sayısına bağlıyor. Yanma odasında alev cephesi daha hızlı oluşuyor, karışım daha sıcak yanıyor ve böylece verim artıyor. Benzer etki, Shell V-Power gibi premium dizel yakıtlarda da gözlemleniyor. Valtra, Finlandiya’da birçok traktörle uzun vadeli saha çalışmaları yürütüyor. Özellikle çok düşük sıcaklıklarda HVO’nun avantajları net bir şekilde ortaya çıkıyor. CO₂ salımı düşük taşıma çözümleri arayan belediyeler ve lojistik firmaları, şimdiden HVO kullanımına yöneliyor.

Sonuç
İşletmenize uygunsa, HVO’yu gönül rahatlığıyla kullanıyorsunuz. Litre bazında tüketim yaklaşık %3 artıyor olsa da motor verimi hafifçe yükseliyor. Bu fark, HVO’nun daha düşük yoğunluğundan kaynaklanıyor. Verim artışı ise yüksek setan sayısıyla ilişkili. DLG ölçümleri, güç kaybı yaşanmadığını gösteriyor. Yani teknik açıdan HVO kullanımına herhangi bir engel bulunmuyor
HVO nedir?
HVO, “Hydrotreated Vegetable Oil” yani hidrojenle işlenmiş bitkisel yağ anlamına geliyor. Ancak bu ad biraz yanıltıcı çünkü günümüzde bitkisel atıkların yanı sıra hayvansal yağlar da kullanılıyor. Bu nedenle HVO, “HDRD” (Hydrogenation-Derived Renewable Diesel) olarak da adlandırılıyor.
Kullanılan ham maddeye göre, hidrojenleme öncesinde arıtma, susuzlaştırma ve filtrasyon süreçleri uygulanıyor. Güncel endüstriyel üretimde başlıca kaynaklar: Kullanılmış yemeklik yağlar, hayvansal yağlar, kolza (kanola) yağı ve sertifikalı palm yağı. Bu yağlar, 300–400 °C sıcaklıkta ve yüksek basınç altında özel katalizörlerle hidrojenle işleniyor. Böylece oksijen uzaklaştırılıyor ve normal dizel yakıtına benzer doymuş hidrokarbonlar elde ediliyor. HVO, aromatik ve kükürt içermiyor.
Dünyanın en büyük HVO üreticisi Neste, Finlandiya ve Hollanda’daki rafinerilerinde üretim yapıyor. Neste, 2026’ya kadar kapasitesini 5 milyon tondan 7 milyon tona çıkarmayı hedefliyor. Almanya’da yılda tüketilen yaklaşık 31 milyon ton dizelin yalnızca 1,7 milyon tonu tarım sektörüne ait. Bu nedenle HVO, geleneksel dizelin tamamının yerini alamıyor. Üstelik havacılık ve denizcilik sektörleri de HVO’ya ilgi gösteriyor. Ancak atık kaynaklar sınırlı. Bugüne kadar bu atıkların büyük kısmı kozmetik ve hayvan yemi endüstrilerinde kullanılıyor. Artan talep, örneğin tartışmalı palm yağı ithalatını da tetikliyor.
